Düşünüyorum, Öyleyse Varım: Bir Felsefi Yolculuk

Düşünüyorum, Öyleyse Varım: Bir Felsefi Yolculuk
Zaman zaman hepimiz şüpheye düşeriz. Hayatın anlamını, gerçekliğin doğasını ya da kendimizi sorgularız. Belki de tam bu sorgulama anları, insan olmanın özünü yakaladığımız anlardır. Fransız filozof René Descartes’in meşhur sözü tam da bu noktada devreye girer:
“Düşünüyorum, öyleyse varım.”
Bu söz kulağa basit gelebilir. Ama içeriği, insanlık tarihinde düşüncenin temellerini sarsacak kadar derindir. Peki bu söz ne anlama geliyor? Neden bu kadar önemli?
Şüphenin İçinden Geçen Bir Fikir
Descartes 1600’lü yıllarda yaşamış, bilginin kaynağını sorgulayan bir filozoftu. Onun derdi sıradan değildi: Acaba bildiğim her şey bir yanılsama olabilir mi?
Bir süre sonra şu sonuca vardı:
Her şeyden şüphe edebilirim. Duyularım beni aldatabilir. Uyanık olduğumu sandığım anlar belki bir rüyadan ibarettir. Hatta bu dünyanın varlığından bile şüphe duyabilirim…
Ama bir tek şeyden şüphe edemem: Şüphe duyduğumdan. Çünkü şüphe, düşünmeyi gerektirir. Düşünmek ise, düşünen bir “ben”in varlığını.
İşte bu nedenle şu temel cümleye ulaşır:
“Düşünüyorum, öyleyse varım.”
İnsan Varlığının Temeli Olarak Düşünce
Descartes’a göre insanın varlığını kanıtlayan en sağlam şey ne vücudu, ne gördüğü rüyalar, ne de dış dünya… En kesin gerçeklik, kendi zihnidir. Çünkü her şey yanıltıcı olabilir, ama düşünce gerçektir. Bu da bireyin özüne, zihnine ve aklına güvenmeyi önerir.
Günümüz İçin Ne İfade Ediyor?
Bugün her şey çok hızlı değişiyor. Teknoloji, sosyal medya, bilgi akışı… O kadar çok şeyle kuşatılmış durumdayız ki bazen durup “Ben gerçekten kimim?” diye sormayı unutuyoruz.
Bu bağlamda “Düşünüyorum, öyleyse varım” bize hatırlatıyor:
-
Kendini sorgulamak önemlidir.
-
Bilgiye değil, düşünceye odaklanmak gerekir.
-
Kimliğimiz, sahip olduklarımızda değil, zihnimizin işleyişindedir.
Yapay Zekâ Döneminde Cogito?
Şimdilerde makineler de yazı yazıyor, soru cevaplıyor, hatta sanat bile üretiyor. Peki onlar da “düşünüyor” mu? Eğer düşünmek sadece işlem yapmak değilse; bilinçli, öznel bir farkındalıksa, o zaman bu cümle hâlâ sadece insana ait olabilir.
Ama bu soru bile bizi bir adım öteye taşır. Belki de bu çağda en büyük ihtiyaç, kendine dönüp düşünmektir. Sessizce sormaktır:
"Ben şu anda ne hissediyorum? Ne düşünüyorum? Gerçekten var mıyım?"
-
“Düşünüyorum, öyleyse varım” sadece bir filozofun sözü değil; aynı zamanda insan olmanın, sorgulamanın ve kendini tanımanın kapısıdır. Bilginin değil, düşünmenin kutsandığı bir çağın kapısını aralayan bir anahtardır.
Ve belki de her şeyin başı, sadece durup düşünmektir.